gri_mavi - ANATOMİYE GİRİŞ VE TEMEL KAVRAMLAR
   
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretci defteri
  Oyunlar
  Üyelik
  Forum kuralları
  Güzel Sözler
  Anketler
  101 oyunu
  Besyo öğrencileri için ders notları
  => ANATOMİYE GİRİŞ VE TEMEL KAVRAMLAR
  => ANTRENMAN BİLGİSİ
  => ATLETİZM
  => BADMİNTON
  => BASKETBOL
  => CİMNASTİK
  => ÇOCUKLARDA DAYANIKLILIK GELİŞİMİ
  => DAĞCILIK
  => DOPİNG
  => DÜZEN ALIŞTIRMALARI
  => EGZERSİZ NEDİR?
  => Egzersiz Seçimi ve Uygulama
  => EGZERSİZİN YARARLARI
  => ENGELLiLER VE SPOR
  => FİKSTÜR HAZIRLAMA
  => FİZYOLOJİ
  => HALKLA İLİŞKİLER
  => HENTBOL
  => ISINMA
  => MASA TENİSİ
  => REKREASYON
  => SAĞLIK
  => SAĞLIKLI KİLO AZALTMA
  => SPOR SOSYOLOJİSİ
  => SPOR PSİKOLOJİSİ
  => SPOR TARİHİ
  => SPOR VE BESLENME
  => SPOR VE SAKATLIKLAR
  => SPOR KÜLTÜRÜNE GENEL BAKIŞ
  => SPOR, OLİMPİYATLAR, AHLAK VE FAİR PLAY
  => SPORDA RİSK FAKTÖRLERİ
  => TENİS
  => VOLEYBOL
  => YETENEK SEÇİMİ
  => YÜZME
  Üye Girişi
  Gazete
  Günlük fal
  TC Kimlik No Sorgulama

ANATOMİYE GİRİŞ VE TEMEL KAVRAMLAR

 

ANATOMİ NEDİR?

 

 

 

            Canlılar, hücre adı verilen en küçük yapısal birimlerin, çok karmaşık fonksiyonları yerine getirebilecek şekilde bir araya gelmesiyle oluşmuşlardır. Hücre, gözle görülemeyecek kadar küçüktür ve çevresi yarı geçirgen bir zarla kuşatılmış durumdadır. Hücreye şeklini veren sitoplâsma gerekli yaşamsal öğeleri içeren, yarı sıvı bir maddedir. Aynı görevdeki hücrelerin kümelenmesi ile dokular; farklı dokuların belirli bir işlevi görmek üzere birleşmesiyle de organlar oluşur. Yapısal özellikleri farklı olan organların bir araya gelmesi sonucunda da belirli bir işlevsel bütünlük gösteren sistemler şekillenir.

Anatomi terimi, eski Yunanca Ana (=içinden) ve Tome (-Temnein) (=kesmek) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Keserek ayırma, parçalama anlamına gelmektedir. Anatomi teriminin Latince’deki karşılığı dissection’dur. Günümüzde, kadavranın bölgelere ayrılması ve bu bölgelerin kesilerek incelenmesi yöntemi için genel bir ifade olarak disseksiyon terimi kullanılmaktadır.

 

 

 

            Anatomi geniş anlamda vücudun normal şeklini, yapısını; vücudu oluşturan organları ve bu organlar arasındaki yapısal, görevsel ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Şekil bilim anlamına gelen morfoloji kavramı da canlıların şekilsel olarak incelenmesini belirtir. Bir görüşe göre anatomi terimi morfoloji ile özdeş olarak da kabul edilir. Ancak günümüzde oluşumların yalnızca şekilsel değil işlevsel  özelliklerinin de önem kazanması, yapılan çalışmalarda hücre içi öğelerin ayrıntılı olarak, hatta moleküler düzeyde incelenmesi anatomi biliminin sınırlarını genişletmiştir. Anatomi eğitiminde kalıplaşmış kurallarla, işlevsel bağlantıları dikkate almayan bir yöntem seçilmesi ezbere dayanan ve edinilen bilgilerin kısa zamanda unutulmasına yol açan bir öğrenme ile sonuçlanır. Herhangi bir yapının işlevlerinin ve diğer yapılarla bağlantılarının birlikte öğrenilmesi ise anatominin bir bütün halinde daha kolay anlaşılması olanağını yaratır. Bu nedenle yapıların ayrıntılarından çok hastalıklar ya da yaralanmalarla olan işlevsel bağlantılarının öğrenilmesi, çağdaş tıp anlayışına daha uygundur.

 

 

 

 

 

 

ANATOMİNİN ALT GRUPLARI

 

 

 

İnsanlarda olduğu gibi, diğer canlılarda da yapısal özelliklerin araştırılması anatominin konusudur. Temel olarak kabul edildiği şekliyle diğer temel tıp bilimleri anatomi ile ilgili çalışmalardan türemişlerdir.

 

 

 

            Tarihsel süreçte insan vücudunun tanınmasına duyulan yoğun ilgi ve buna bağlı elde edilen bilgi birikimi nedeniyle anatomi alt gruplara ayrılmıştır.

 

 

 

1. Makroskopik Anatomi  (Gross Anatomi): İnsan yapısını gözle görülebilen şekliyle inceleyen anatomi dalıdır. Bu amaçla kullanılan temel eğitim aracı, ilaçlanarak doku özelliklerinin uzun zaman kalıcılığı sağlanan ölü insan vücududur (kadavra). Modeller, yazılı gereçler (kitap, atlas, poster gibi), video görüntüleri ve bilgisayar programlarından da eğitimde geniş ölçüde yararlanılmaktadır. Bilgisayarlı eğitim, bazı eğitim kurumlarında kadavranın yanında en yaygın kullanılan yöntem halini almıştır. Üç boyutlu görüntülerin elde edilmesi önemli bir avantajıdır.

 

 

 

2. Mikroskopik Anatomi  (Histologia): Vücudu oluşturan organlardan özel teknikler ile alınarak boyanan doku örneklerini mikroskop altında inceleyen bilim dalıdır. Histoloji kelime olarak eski Yunanca’daki histos (=doku) ve logos (=bilim) sözcüklerinden oluşmuştur ve doku bilimi anlamına gelir. Mikroskop, gözle görülemeyen varlıkları değişen oranlarda büyüterek görülebilmelerini sağlayan en önemli eğitim aracıdır.

 

 

 

3. Sitoloji: Histolojinin bir bölümü olarak da kabul görmekte olan hücre bilimidir. Hücreyi oluşturan yapıların ayrıntılı olarak incelenmesini temel alır.

 

 

 

            4. Gelişimsel Anatomi (Developmental Anatomy): İnsan vücudunun şekillenmeye başladığı ilk andan ölümüne kadar geçirdiği evreleri ve normal yapısal değişiklikleri inceler. Çeşitli alt başlıklara ayrılabilir:

 

 

 

A-Doğum Öncesi Dönemi Anatomisi (Embryologia): Dişi ve erkek eşey hücrelerinin birleşmesi ile şekillenen zigot oluşumundan doğuma kadar olan dönemi incelemeyi temel alır. Bu dönemi de embriyo ve fötus dönemi anatomisi olarak ikiye ayırmak olanaklıdır. Teknolojik gelişmeler, bazı hastalıkların doğumdan önce saptanabilmesini ve tedavisini sağlayabilmekte olduğundan fötus anatomisinin önemi giderek artmaktadır.

 

 

 

B-Çocukluk Dönemi Anatomisi (Child Anatomy): Doğumdan itibaren puberte dönemi sonrasına kadar süren gelişimi inceler.

 

 

 

C-Erişkin Dönemi Anatomisi (Adult Anatomy): Erişkin insan vücudunun yapısını inceler. Klasik ders kitaplarında verilen bilgiler erişkin insan vücudu temel alınarak hazırlanmıştır.

 

 

 

D-Yaşlılık Dönemi Anatomisi (Geriatric Anatomy) : Yaşlı insanlardaki normal yapısal değişiklikleri inceler.

 

 

 

5. Patolojik Anatomi: Makroskopik ya da mikroskopik olarak insan dokusunun normal olmayan yapısını inceler.

 

 

 

Öğrenim yöntemlerine göre anatominin alt grupları:

 

 

 

Anatomi eğitiminde temel amaç öğrencinin kendisine gereken bilgiyi en etkili yolla elde etmesi ve bunu verimli bir şekilde değerlendirmesidir. Amaca ulaşabilmek için gereken bilginin değişik yollarla verildiği farklı öğretim yöntemleri kullanılır. Bu yöntemlere göre de anatomi bir takım alt dallara ayrılır.

 

 

 

 

 

 

            Sistematik Anatomi (Anatomia Systematica): Organizmayı organ topluluklarından oluşan sistemlere ayırıp, incelemeyi esas tutar. Bu öğretim modelinde bir sistem içindeki organlar ve doku grupları belirli bir sırayla öğretililir.

 

 

 

            Bölgesel Anatomi (Anatomia Topographica-Anatomia Regionalis): Vücut bölgelere ayrılarak buralarda yer alan doku ve organlar dıştan içe incelenir.

 

 

 

            Karşılaştırmalı Anatomi (Anatomia Comparativa): Çeşitli hayvanlar ve hayvanlarla insanlar arasındaki benzer organları kıyaslama yaparak inceler.

 

 

 

            Cerrahi Anatomi (Anatomia Chirurgica): Cerrahi uygulamaları dikkate alarak organizmayı topografik olarak inceleyen anatomi dalıdır.

 

 

 

            Klinik Anatomi  (Anatomia Clinica): Sistematik, topografik ve cerrahi anatomiyi kapsayan bilgilerin klinikte canlı insan üzerinde uygulamasını yapan anatomi dalıdır.

 

 

 

            Yüzeysel (Surface) Anatomi: Canlı üzerinde organları elle, gözle veya radyolojik, endoskopik olarak inceleyen daldır.

 

 

 

            Kesitsel Anatomi (Radyolojik Anatomi): Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan ve önemi giderek artan bir topografik anatomi şeklidir. Çeşitli hastalıkların tanısında kullanılan yeni yöntemlerden bilgisayarlı tomografi (CT), nükleer manyetik rezonans görüntüleme (NMRI), pozitron emisyon tomografisi (PET) ve sintigrafide, vücudun değişik açılardan ve birkaç milimetrelik ince dilimlere ayrılması ile elde edilen görüntülerin incelenmesi amaçlanır.

 

 

 

            Estetik (Plastik-Artistik) Anatomi: Çeşitli durumlarda vücudun dış şeklinde oluşan değişiklikleri ve nedenlerini inceleyen daldır; daha çok ressam ve heykeltraşları ilgilendirir.

 

 

 

            Spor Anatomisi: Spor eğitimi verilen kurumlarda özellikle hareket sistemini oluşturan yapıların incelenmesine dayanan bir daldır.

 

 

 

 

 

 

            Ölü organ ya da dokularla ilgili çalışmalar ölü anatomisi (necro anatomi); yaşayan insanla ilgili çalışmalar da canlı anatomisi (living anatomy) başlıklarında toplanabilir.

 

 

 

 

 

 

ANATOMİ ÖĞRENİM YÖNTEMLERİ

 

 

 

İnsan vücudunu öğrenmek için farklı yöntemlerden yararlanılabilir. Bu yöntemler ölü ya da canlı insan üzerine uygulanabileceği gibi insan kavramını temel alan yazılı ya da görsel araçlar olabilir.

 

 

 

Anatomi eğitiminin temelini kadavra ile yapılan çalışmalar oluşturmaktadır. Disseksiyonlar kitap, atlas, model, bilgisayar programları gibi yöntemlerle elde edilemeyen vücudun üç boyutlu yapısını tanıma fırsatını kusursuz bir şekilde sağlamaktadır. Öğrenci anatomik yapıların birbirleri ile olan ilişkilerini, komşuluklarını görerek, dokunarak, bir başka deyişle insanla bire bir temas kurarak öğrenebilmektedir. Günümüzde, tıp eğitimi sürecinde anatomi öğrenmeye ayrılan süre giderek daralmaktadır. Bu nedenle proseksiyon yönteminin yani disseksiyon işlemi önceden yapılmış kadavralardan yararlanarak öğrenmenin yaygınlığı artmaktadır. Tıp eğitimi ileri düzeye ulaşan ülkelerde öğrenci başına 2-4 kadavradan yararlanılmaktadır. Kadavra ile çalışarak öğrenmenin olumsuz özellikleri içinde ölüm sonrası dönemde doku ve organların normal şekil ve gerginliklerini kaybetmeleri; tespit amaçlı uygulanan kimyasal maddeler nedeni ile de yapı, renk ve koku açısından farklılaşmaları sayılabilir.

 

 

 

Canlı insan üzerinde yapılan anatomi öğreniminde yüzeysel anatomi, endoskopi, çeşitli organ görüntüleme yöntemleri gibi farklı teknikler kullanılmaktadır. Gerçekte bir hasta ile yapılan fizik muayene, öğrenilmiş bulunan anatomi bilgisinin ortaya konması durumudur. Endoskopi, özel araçlar kullanarak içi boşluklu olan organların gözlenmesini olanaklı kılan bir yöntemdir. Basit bir tanımlama ile bir ışık kaynağından elde edilen ışınların eğrilebilir bir boru aracılığı ile incelenmek istenen organa kadar ulaştırılmasıdır. Gırtlak, bronşlar, mide, mesane gibi farklı sistemlere ait organlar ya da eklem boşlukları endoskopik olarak incelenebilir. Gözle inceleme dışında tanı ve tedavi amaçlı girişimlerde de bulunulabilir.

 

 

 

Organ görüntüleme disseksiyonun tersine doku bütünlüğünü bozmadan canlı organizma üzerinde uygulanabilen yöntemleri içerir. Gönüllülerin kullanılması ile toplumlara ait normal değerler belirlenebilir. Normal yapıların görüntülenmesi dışında çatlakveya kırık olan kemik yapılar ya da sonradan gelişen tümörlerin ortaya konmasında son derece yararlı yöntemlerdir. Radyolojik tetkikler, en yaygın kullanım alanı olan organ görüntüleme yöntemleridir. Bu yöntemlerden en eskisi ve en sık kullanılanı X-ışınlarından yararlanılan radyografi çekimleridir. Farklı dokuların radyoaktif ışınları emme farklılığının ölçülmesi esasına dayanır. Bir başka ifade ile X-ışını kullanarak vücudun resminin çekilmesidir. Bilgisayar destekli tomografi geliştirilmiş bir radyografi yöntemidir. Vücudun ince dilimler halinde ve değişik açılardan görüntülenmesi olanağını verir. Ultrasound, ses dalgalarının farklı organlardan farklı yoğunlukta yansıtılması prensibine dayanır. Bir elementin radyoaktif izotoplarının belirli bir organda toplanması ve bunun işaretlerden oluşan bir harita haline getirilmesine radyoizotop görüntüleme, farklı dokuların atomik kompozisyonuna ait özelliklerin belirlenmesi yöntemine de manyetik rezonans görüntüleme (magnetic resonance imaging-MRI) adı verilir.

 

 

 

 

 

 

İNSAN ANATOMİSİ İLE İLGİLİ DEĞİŞKENLER:

 

 

 

 

 

 

Klasik anatomi kitaplarında ve atlaslarında tanımlanan yapısal özellikler genellikle Avrupa ve Kuzey Amerika beyaz ırkına (Kafkas ırkı) ait özellikler temel alınarak hazırlanır. Bu kitaplarda yetişkin erkek yapısı ile ilgili en sık karşılaşılan özellikler tanımlanır. Kadınlarda var olan farklılıklar ayrıca belirtilir.

 

 

 

Dış görünüşe bakarak insanların birbirleri ile aynı özelliklere sahip olmadıkları savı ileri sürülebilir. Gerçekten de her bir insan fiziksel ayrıntıları ile değerlendirildiğinde diğer insanlardan farklıdır. Belirli bir topluluk içinde yaşayan insanlarda az sayıda saptanan farklılıklar toplumlar arasında çok daha belirgin hale gelir. Vücut yapısında farklılık yaratan unsurlar: yaş, ırk, cinsiyet, genetik ve çevresel faktörler olarak sayılabilir. Bu unsurlar içinde anatomik yapıyı farklı kılan ilk iki özellik yaş ve cinsiyettir. Bununla birlikte dış görünüşle ilgili, yani vücudu dıştan saran deri, göz ve saç rengine ait en önemli değişkenliği yaratan ırksal özelliklerdir. Ancak deri ile ilgili farklılıkların göreceli kavramlar olduğunu da belirtmek gerekir. Örneğin beyaz ırktan olan bir kişi kendisi ile aynı deri rengine sahip insanları birbirinden kolayca ayırabilirken sarı ırktaki kişiler için aynı başarıyı gösterememektedir. Bu durum sarı ırktaki kişiler için de aynıdır. Dış görünüşün tersine deri dışında kalan yapısal özellikler bütün ırklar için benzerlik gösterir.

 

 

 

Anatomik yapıda cinsler arasındaki en belirgin özellik, üreme organlarının tamamen farklı olmasıdır. Yaş faktörünün aynı olduğu var sayıldığında her toplum için ortak olan ancak kişiden kişiye değişebilen bir özellik de boy, vücut ağırlığı, vücut kitlesi, merkezi sinir sisteminin toplam kitlesi gibi kriterlerin erkeklerde daha yüksek değerlerde olmasıdır. Bu farklılığı temel olarak kas-iskelet sisteminin yapısal özellikleri belirler. Erkekler kadınlara oranla daha geniş omuzlu, daha dar kalçalıdır. Kadınlarda derialtı yağ dokusu nispeten daha kalındır ve yağ dokusunun dağılımı da erkeklere oranla farklılık gösterir. Bu dağılım erkeklere oranla açısal değil, yuvarlak hatlı bir vücut yapısının ortaya çıkmasına yol açar. Erkeklerle kadınlar arasında en çok bilinen farklı özellikler içinde yüz görünümü, saç yapısı, boyun çıkıntısının varlığı da sayılabilir.

 

 

 

Genetik faktörler de yapının şekillenmesinde etkili olabilir. Yaşamını normal olarak sürdüren, anatomik yapısı bir ya da birkaç özellik dışında diğer insanlarla aynı olan kişiler de olabilir. Örneğin bütün üyelerinin el ya da ayak parmakları altı parmaklı olan, kalbi sağ tarafta bulunan ya da tek böbreği olan küçük topluluklar olabilir.

 

 

 

Büyüme aşamalarındaki farklı beslenme, fiziksel aktivite gibi çevresel faktörler anatomik yapıda farklılık yaratabilir. Örneğin aynı toplum içindeki iyi beslenen bireyler yeterince beslenemeyenlere oranla ya da yoğun spor yapan bireyler hiç sportif aktivitede bulunmayanlara oranla daha gelişmiş vücut yapısına sahiptir.

 

 

 

 

 

 

ANATOMİNİN KISA TARİHÇESİ:

 

 

 

 

 

 

            Tarihte tıbbi konular genel bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Öncelikli olarak sık görülen hastalıkların nedenlerinin bulunması amaçlanmış ve daha çok anatomi ile fizyoloji konuları ilgi çekmiştir. İlk dönemlerin bilim adamları hekimlik, felsefe, matematik gibi birden fazla sayıdaki pozitif bilim dalında çalışmalar yapmışlardır. Mağara dönemi insanının avladığı hayvanların dış görünüşlerinin yanı sıra iç organlarını da duvarlara resmettiği bilinmektedir. Anatomiyle ilgili ilk yazılı kayıtlar eski Yunan´da Hippocrates (M.Ö.460-377) ile başlar. Hippocrates’in kafa kemikleri ile ilgili tanımlamaları günümüzde de geçerlidir. Aynı dönemlerin bir başka hekimi olan Aristoteles’de anatomi ile ilgili tanımlamalarda bulunmuştur. Ünlü Yunan hekimi Galenos (M.S. 130-200) ölü hayvan disseksiyonlarına ağırlık vermiştir. Daha sonra insanlarda da tanımlanmış olan periferik sinirler, eklemler ve kaslar üzerinde gözlemler yapmıştır. Galenos’un anatomik oluşumları ve çeşitli hastalıkları tanımladığı eseri orta çağın sonlarına kadar kullanılmıştır. M.S. 980-1037 yıllarında yaşayan ve Avrupalılar tarafından Avicenna ismi ile tanınan İbn-i Sina "Tıp Kanunu" kitabında anatomi ve fizyoloji ile ilgili konulara da yer vermiştir. İbn-i Sina eserlerinde Hippocrates ve Galenos’un görüşlerinden de yararlanmıştır.

 

 

 

            Avrupa’da yaşanan yenilik hareketlerine paralel olarak anatomik çalışmaların da  gelişme gösterdiği gözlenir. Örneğin Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) insan vücudu ile ilgili çizimleri geçerliğini bugün de sürdürmektedir. Anatomi, ancak 16. yüzyılda bağımsız bir bilim dalı konumuna gelmiştir. İlk anatomist ve modern anatominin kurucusu olarak kabul edilen Andreas Vesalius (1514-1564) çok sayıda insan ölüsü incelemiş ve insan vücut yapısı üzerinde çalışmıştır. 1543 yılında yazdığı "De Humani Corporis Fabrica" adlı eseri Avrupa ülkelerinde uzun yıllar anatomi ders kitabı olarak kullanılmıştır. Binlerce yıl yalnızca gözle görülebilen oluşumların ölü insan vücudu üzerinde araştırılmasını amaçlayan anatomi bilimi, mikroskobun keşfi ile görülemeyen yapıları da inceleme olanağına kavuşmuştur. Teknolojide kaydedilen ilerlemeler oluşumların on binlerce kez büyütülebilmesini mümkün kılmaktadır. Çağımızda çalışmaların canlı insanlar üzerinde de sürdürülmesi sonucunda, anatominin çeşitli fizyolojik fonksiyonlarla ve klinik bilimlerle olan bağlantıları da araştırılabilmektedir.

 

 

 

 

 

 

ANATOMİDE KULLANILAN TERİMLER

 

 

 

            Her bilim dalında olduğu gibi anatomide de çok miktarda kendine özgü terim vardır. Bunlar, yüzlerce yıldır kullanılan ve çoğunluğu Latince (L) ve az bir bölümü de eski Yunanca (Grekçe-GR) kökenli olan terimlerdir. Her ülkede tıp eğitimi veren kurumlarda anadildeki karşılıkları ile birlikte öğretilirler. Anatomik terimler belirli vücut bölgelerinin tanımlanmasını sağlayan kesin anlamlı sözcüklerdir. Anatomi öğreniminde terimlerin işaret ettikleri oluşumlar kadar Türkçedeki karşılıklarının da öğrenilmesi gereklidir. Bu durum öğrenme sürecini uzatan önemli bir faktör gibi görünebilir. Ancak bir oluşum isminin Latince terminolojideki karşılığını ezberlemek yerine, ne anlama geldiğinin bilinmesi onun işlevsel özelliklerinin de kolayca kavranılmasını sağlamaktadır. Bu yolla öğrenilen anatomi bilgisi daha uzun süreli korunabilir. Bu yolla sık tekrarlar önlenebilir. Günümüzde bilim dili olarak İngilizce’nin öne çıkması nedeniyle oluşumların bu dildeki karşılıklarının öğrenilmesi de önem kazanmıştır.

 

 

 

Tıbbi-anatomik terimlerle ilgili düzenlemeler ilk olarak 1895 yılında Basel’de (İsviçre) uluslar arası düzeyde yapılan bilimsel toplantılarla belirlenmiştir. Basel Nomina Anatomica’sı (BNA) olarak isimlendirilen bu toplantılarda 30.000’den fazla sayıya ulaşan anatomi terimlerinde sadeleşmeye gidilmiş, Latince temel alınarak terim sayısı 4.500 dolayına indirilmiştir. Aynı oluşumu tanımlayan farklı dillerdeki karşılıkları terk edilmiş, oluşumları ilk kez tanımlayan araştırmacılara saygı unsuru olarak onların isimlerinin verildiği eponim terimlerin kullanılmasına son verilmiştir. BNA’dan sonra anatomi, histoloji ve embriyoloji ile ilgili terimlerin çağa uygunluğu beş yılda bir toplanan Dünya Anatomistler Kurultayları ile gözden geçirilerek yenilenmiştir. Nomina Anatomica ile ilgili son toplantı 1985 yılında yapılmış, oluşturulan yeni bir çalışma grubu Terminologia Anatomica (1998) isimli çalışmayı yayınlamıştır. Bu terimlerin her ülkede kullanılmasıyla tıp alanında dil birliği sağlanmış olmaktadır. Anatomide tanımlanan terimler tıbbın diğer alanlarında değişmeden kullanılırlar. Ancak klinik bilimlerde anatomik oluşumlar için Fransızca ve İngilizceden yapılan Türkçeleştirilmiş kullanımlar ya da eponim terimlerin kullanılması sıklıkla karşılaşılan durumlardır. Türkiye’de anatomik oluşumların isimlendirilmesinde 19. yüzyıl sonlarına kadar Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmıştır. Bu dönemde tıbbi eğitim dili olarak Fransızca kullanılmış, dünyada yaşanan gelişmeler ışığında Latince terminoloji giderek yerleşmiştir. Latince terimlerin karşılığı olarak Osmanlıca yerine Türkçenin kullanılması ancak cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir. Günümüzde hazırlanan kitaplarda, anatomik oluşumların tanımlanmasında Terminologia Anatomica esas alınmaktadır. Karaciğer, böbrek, gibi güncel Türkçede sık kullanılan sözcükler Latince terimlerin karşılığı olarak tercih edilmektedir.

 

 

 

Anatomik terimlerin uluslar arası alandaki yaygın kullanımına karşın, değişik klinik dallardaki bilim adamları oluşumları tanımlarken kendi terimlerini tercih etmektedirler. Örneğin anatomistlerce articulatio zygapophysealis olarak isimlendirilen omurlar arasındaki küçük eklemlere ortopedistlerce faset eklem olarak tanımlanırlar. Fransızca facette sözcüğünden köken alan bu terim, kıymetli bir taşın işlenmiş, parlatılmış yüzeyi anlamına gelir ve ekleme katılan kemik yüzeylerin düz ve parlak olması nedeni tercih edilmiştir.

 

 

 

            Latince, tıp eğitiminde ve sanatsal edebi dil olarak geniş kullanılma alanına sahip olmakla birlikte günümüzde yaşayan bir dil değildir. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar Katolik Kilisesi’nin resmi dili olarak kullanılmıştır. Temel olarak 26 harften oluşan ve Türkçe gibi fonetik bir dildir yani yazıldığı gibi okunur. Latince harflerin okunuşu büyük oranda Türkçe’dekilere benzer. Sessiz harfler –e seslidir. Latince terimlerin yazılma ve okunma kurallarının daha iyi anlaşılması için tıp terminolojisi ders notlarından yararlanılması gereklidir.

 

 

 

ANATOMİK DURUŞ;

 

 

 

DÜZLEM VE EKSENLER

 

 

 

 

 

 

Anatomik duruş:

 

 

 

            Anatomi öğretiminde organlar ve oluşumları anlatılırken tüm tanımlamalar ve ilişkiler; karşımızda ayakta duran, yüzü bize dönük, baş ve gövdesi dik, kolları yanlarda aşağıya sarkık, avuç içi öne bakan, ayakları birleşik ve öne dönük bir kişiye göre yapılır. Bu pozisyona anatomik duruş denir (Şekil: 1). Bu konumda bulunan bir insan vücudundan dört düzlemin ve üç ana eksenin geçtiği tasarlanmıştır. Gerçekte olmayan bu tasarlanmış düzlem ve yönler, bir organ ya da oluşumun vücuttaki normal duruş şeklini (situs pozisyonunu) anlatabilmek için gereklidir.

 

 

 

            Bu pozisyonda, organların belirli noktaların tanımlanmasında superior, inferior, anterior ve posterior (üst, alt, ön ve arka) gibi terimler kullanılır. Bu terimlerin alternatifi olarak embriyolojik gelişim aşamaları ile ilgili tanımlanmış olan cranialis, caudalis, ventralis ve dorsalis (baş, kuyruk, ön ve sırt) sözcükleri de kullanılabilir. Farklı bölgelerin tanımlanmasında kullanılan terimler, karşılaştırma olanağının yaratılması için genellikle ters anlamlı sıfatlardan oluşturulmuştur. Vücutta tanımlanmış herhangi bir oluşumun yeri kişinin anlık pozisyonuna göre değişme göstermez. Örneğin ayakta duran bir kişinin, yatan bir hastanın ya da elleri üzerinde yürüyen bir akrobatın ağzı daima gözlerinin alt (inferior) tarafındadır. Pozisyonun belirtilmesinde kullanılan terimlerin bir bölümü Şekil: 2’de tanımlanmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
   
Bugün 13 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol